1 Ekim 2014 Çarşamba

Kürt hareketinde paradigma dönüşümü üzerine not:

Küresel ölçekte tüm silahlı ulusal kurtuluş hareketleri çağını doldurdular. Köylü sınıfına ve kent yoksullarına yaslanan ve gerilla savaşı vererek siyasal egemenlik ve bağımsızlık mücadelesi sürdüren hareketler tarihsel devrini tamamladılar. Bu köklerden gelen siyasal hareketler ya dönüşmek ya da yerini başka ideolojik referanslarla yola çıkan hareketlere terk etmek zorunda kaldılar. Filistin'de ve tüm Ortadoğu'da gerçekleşen böyle bir dönüşümdü. Seküler sol bir güç olan FKÖ, hegemonyasını kaybederek yerini İslamcı bir hareket olan Hamas'a bıraktı. PKK ise, hem seküler bir çizgide kalma ısrarı hem de sömürgecilik karşıtı milliyetçiliğin sınırlarından çıkmakta kararlı tutumuyla, gerilla hareketleri arasında öncülüğünü Zapatista'ların yaptığı bir dönüşüme -bazı yönleriyle- benzer bir yol izlemekte. Rojava'daki süreç muhtemelen Zapatista örneğine biraz daha yakın.

Eğer Öcalan, bu dönüşümün ideolojik inşasını gerçekleştiren bir entelektüel mesai yapmasaydı, hareketin siyasi ve ideolojik önderliği eski ideolojisinde kalsaydı, muhtemelen PKK etkinliğini kaybedecek ve yerini ya milliyetçi Kürt örgütlerine bırakacaktı ya da Kürt İslamcıları kendi hegemonyalarını kuracaktı.

Ne var ki bu ideolojik dönüşüm sürecini Öcalan'ın kişisel becerisi, siyasal dehası olarak da yorumluyor bazen yurtsever arkadaşlar. Ben daha çok dünya sisteminin mecbur bıraktığı bir sıkışmanın, ve tabanda yaşanan toplumsal dönüşümün yol açtığı bir siyasal-ideolojik krizin içinden çıkmak zorunda olmasına bağlıyorum. Artık siyasal bağımsızlık peşinde koşan bir ulus devlet arayışı ya da talebi, özgürleşme olarak görülemez. Tersine küresel kapitalist sistem içinde tabi bir konuma talip olmaktır. Zira ulus devlet, sermayenin dünya sistemi içindeki yerel faili olarak iş gören, küresel tabiyet sistemi içinde yer alan bir zor gücünün örgütlenmesidir.

Buna karşın eş zamanlı olarak, Kürt siyasal hareketlerinin doğurduğu mobilizasyon, tek siyasal hedefin ulusal kimliğin tanınması etrafında tarif edilemeyeceği yeni yeni siyasal (gençler, kadınlar, Kürt emekçi sınıfları, lgbtt bireyler gibi) öznelliklerin de ortaya çıkmasına dolaylı olarak sebep oldu -bu eş zamanlı olarak küresel kapitalizmin ve neoliberal dönüşümün yol açtığı bir süreçti. Kürt toplumu, sadece 80'lerdeki yoksul tarım proleterlerinden ya da kent yoksullarından oluşmuyor artık. Hatta Öcalan'ın hapiste yeni okumalar yapmasını sağlayan basınç muhtemelen Kürt hareketi içindeki yeni kuşaktan geldi.

Ama bu dönüşüm tek taraflı olarak yalnızca tabandan gelseydi, yani sosyalizmin ve sömürge karşıtı milliyetçiliğin tarihsel krizini doğru okuyan Öcalan'da da karşılığını bulmasaydı, Öcalan mitine gönülden bağlı unsurlar tarafından muhtemelen dışlanacak ve bu tür bir eğilim hareketin davasına ters düşen bir liberalleşme olarak görülecekti belki de. Ama önderliğin etki gücünü kullanarak yukarıdan gelen ve aşağıdaki ihtiyaçları da karşılayan bir dönüşüm motivasyonu, hem onun hareket içindeki hegemonyasını korumasını hem de hareketin tarihsel ihtiyaçlarının karşılanmasını sağladı ki bu da hareketin bütünlüğünün bozulmasını engelleyebildi böylelikle. Bu bakımdan, sonucu açısından hayırlı bir dönüşüm diyebiliriz buna, çünkü hem Kürt özgürlük hareketinin siyasal bütünlüğünü ve TC'ye karşı etkili mücadelesini sürdürmesini sağladı hem de Yeni Sol ve özgürlükçü teorilerin, yeni özgürlükçü mücadele hatlarının Kürt hareketiyle organik ilişkiler içerisinde, Kürdistan'da hayat bulmasına yol açtı. Bu yüzden de hareketin reel siyaset ve özgürlükçü siyaset arasındaki gerilimleri çözmeye çalışan ama aynı zamanda tutarlı da kalmaya gayret gösteren bir yol izlemekte olduğunu gözleyebiliriz. Bu sayede Kürt siyasal hareketi, hem Türkiye'deki siyasal iktidarın etkinlik alanının daralmasına hem de özgürlükçü siyaset alanının genişlemesine büyük bir güç sarf ediyor.

Kısaca hareketin geleneksel marksist leninist doğrultudan çıkarak ideolojik paradigmasını değiştirmesi, kendisini bir tarihsel yenilgiye mahkum olmaktan korumasına ve çağdaş toplumsal hareketlerle doğrudan bağ kurarak komünalist özgürlükçü bir doğrultuya girmesine olanak sağladı. Bu dönüşüm süreci halen hareket içinde devam ediyor ve farklı siyasal paradigmalar arası gerilim ve çatışmalar da hareket bünyesinde dışavuruyor sürekli olarak. Kimi zaman soldan bakıp hareketi bir gerileme içinde görenler ya da anarşist görüşten bakıp hareketi yeterince özgürlükçü görmeyenler harekete dışarıdan bir eleştiri yöneltiyorlar. Ancak sorun, hareketin içkin dönüşüm sürecinde ne doğrultuya gitmekte olduğu ve siyasal önderliğin de bu teorik-politik yeniden inşaya neden gerek duyduğunu takdir edebilmektir.

Cehalet ile Aptallık arasındaki farka dair

Kentli ve eğitimli gözüyle bakınca cahil kalmış görünen birisi, aslında çoğunlukla emeğiyle geçinmek için mücadele eden ve çok kısıtlı koşullarda yaşayan birisidir. Onun için temel bilgi hayatta kalmanın bilgisidir. Bu noktada son derece donanımlı olmak zorundadır. Başka şansı da yoktur. Ama ufkunu kendi yaşamının dışına doğru geliştirilecek olanaklara sahip değildir. Bunun daima bilincindedir, mütevazıdır. Sınırlarını bilir. Bu yüzden cahillik ayıplanamaz. Cahillik aşağılanamaz. Cahillik ile dalga geçmek suçtur. Çünkü cehalet emeğin sömürüsünün yol açtığı en büyük yoksullaştırma biçimlerinden birisidir. Açlık gibidir. Yiyecek ekmeği olmama halidir.

Aptallık ise elinde bilgilenme, araştırma, sorgulama olanakları olduğu halde sırf konforunu bozmak istemediği için yavan düşüncelere teslim olma halidir. Edindiği mesleki, sınıfsal, kültürel, siyasi ya da yaşından gelen bir statünün sebep olduğu sabit bakış açısını değiştirmek için hiçbir zahmete girmeyen kişilere mahsus, çoğunlukla kibire eşlik eden yavan düşünce ya da ufuksuzluk halidir. Hayatta kalmanın bilgisi ile sınırlanmadığı halde düşüncenin farklı konumlara doğru hareket etmesine yönelik içsel bir direncin baskısıdır. Kendi baktığı yerden, hayatı sürdürmek için yeterli gördüğü bilgisi ve deneyimi ile kendisini güvenlikte hissettiren sabit bir konumu benimsemektir. Kültürlü, eğitimli, mesleki açıdan donanımlı, akademisyen veya yazar sıfatlı kişiler arasında aptalca fikirlerin ya da aptalca akıl yürütmelerin yaygınlığı özellikle de sığ indirgemeci polemiklerle kendisini gösterir çoğu kez. Aptallık kendini zeki göstermenin retorik araçlarına sahip olan zihin konformistleri için en korunaklı limandır. Minimum enerji sarfiyatı ile maksimum gösteriş yapabilirler. Hem en ufak bir yenileme, geliştirme gereği duymadan biteviye tekrarladıkları ezberlerini sunmaları hem de önemli şeyler söylüyor görünmeleri bu sayede mümkün olur. Aptallığın alameti düşünceyi akıl yürütme sürecinden koparıp sığ betimlemelere, amblemlere, sloganlara indirgemesidir. Aptallık despotça yargılara eşlik eder.

Aptallığın pornografik bir şehvetle sergilenmesi, herkese yapılan bir aşağılamadır. Kimsenin aptallıklarını "bu da benim fikrim" diye başkalarının üstüne, sorulmadan boca etmeye, aptallığıyla rahatsızlık vermeye, can sıkmaya, vakit ziyan etmeye hakkı yoktur.

Aptallık bir hak değildir. 

Anarşi kavramı

Bütün toplumsal ve psişik özgürleşmelerin ortak noktası, insanı birey ya da topluluk halinde tabi kılıp yönetilebilir bir varlığa indirgeyen...