15 Ağustos 2015 Cumartesi

Yargısız infaz terimi ve liberal hukuk dilinin zafiyeti

Yıllardır bu yargısız infaz ifadesini her duyduğumda tüylerim diken diken oluyor. Radikal sol yayınlar sanki bu ifadeyi devlet karşısında daha devrimci bir söyleyiş olarak tercih ediyor gibi görünüyorlar. Polislerin ya da kolluk güçlerinin insanları katletmesine, "polis yargısız infaz yaptı" hatta öldürülen kişiye de "infaz edildi" denilmesi bildiğim kadarıyla doksanlardan bu yana yaygın. Yani idamla eş anlamlı olarak kullanılıyor. İdam edildi, ama yargısız! Yani kolluk gücü kendi başına hem yargılama yaptı hem idam cezasını verdi hem de bu cezayı uyguladı anlamında kullanılıyor bu yargısız infaz terimi. Oysa süreç hiçbir zaman böyle işlemez. Solcular arasındaki gündelik dilde, yargısız infaz ifadesinin bu kullanımı, arkasındaki devlet mantığını görmezden geliyor. 

İnfaz, bir görevin yerine getirilmesi, bir işin sonlandırılması anlamına geliyor. Hukuk terimi olarak mahkemece verilen cezai hükmün icra edilmesini, yerine getirilmesini ifade eder. Yani yargı makamının ayrı infaz makanının ayrı olduğu ilkesini de barındırır bu ifade. "Cezası infaz edildi" demek, yargılama sonucu hükmedilen ceza, ilgili kurum tarafından uygulamaya konuldu demektir. İnfaz, cezanın niteliğinden bağımsız bir anlam taşır yani. Kendisi bir cezalandırma anlamına gelmez, idam anlamına hiç gelmez. Polisin işlevi şüphelinin mahkeme sürecine intikaline kadardır denilmektedir, yani polis hüküm veremez, cezalandıramaz, sadece kovuşturma sürecini başlatmak için gerekli aşamaları tamamlar, suçluları tespit eder, delilleri toplar. Belki de polisin hukukça tanımlann sınırlarının dışına çıktığını düşündükleri için, polisin birisini öldürdüğünü söylemek yerine, ondan daha fazla infial yaratacağını düşündükleri birşeyi söylemek istiyorlar: polisin kendini hem yargı makamı hem de ceza infaz makamı olarak gördüğü, yani yetkisini aştığı ima ediliyor. Yani asıl önemli olan devletin verdiği yetkiyle birisinin öldürülmüş olması değil, yetki aşımı yoluyla öldürülmesidir mi demek isteniyor bu mantık uyarınca? 

Yargısız infaz ifadesi, kolluk güçleri tarafından kasti olarak öldürülen kişinin, eğer öldürülmeyip prosedüre uygun olarak hukuki koğuşturmaya uğratılsa idi yine de suçlu bulunabilme ihtimalini de akla getiriyor her seferinde. O halde örtük olarak demiş oluyorsunuz ki bu kişiye hak etmediği bir ceza verildi, eğer adil davranılsa ve dil yargılama süreci uygulansa idi hak ettiği şekilde cezası verilirdi ya da suçsuz olduğu açığa çıkabilirdi. Yani kolluk güçleri birisini haksız yere öldürdü gibi birşey denilmiş oluyor.

Bir öldürmenin haksız olduğunu söyleyebiliyorsanız, haklı olabileceğini de söylüyorsunuz demektir ki bu da devletin şiddet tekelini her seferinde onayladığınız anlamına gelir. Tıpkı polisin orantısız şiddet kullandığının söylenmesi yoluyla meşru devlet şiddetinin hukukla tanımlanmış ölçüler içine çekilmesi talebindeki gibi... Bu mantıkla devletin hukuken haklı olduğunu kanıtlayabildiği durumlarda şiddet kullanması ve hatta öldürmesi normaldir aslında, en azından içimizde adaletsizlik duygusunuz diğeri kadar uyandırmaz! Sorun olan hukuki sureci işletmediği zaman uyguladığı şiddettir demek isteniyor. 

Oysa söylenmesi gereken devletin kolluk güçlerinin yasanın verdiği yetkiyi, yok etme gücünü ve bunun teknik imkanlarını ve bunu meşru gören bir toplumsal düzenin sağladığı itibarı elinde bulunduruyor olma avantajı sayesinde kasten, tasarlayarak, -bazen keyfi gibi görünen ama her zaman politik bir sebeple- yani egemenler lehine toplumsal düzenin devamı için ezilenlere yönelikşiddet uyguladığı, cinayet işlediği, siyasal sistemin ve hukukun buna bizzat olanak tanıdığıdır.

Bu öldürmeler her zaman politiktir. Arkasında -her ne kadar aleni olmasa da, siyasal iktidarı elinde tutan gücün ince hesaplarıyla oluşturulmuş- bir yargı, bir hüküm elbette ki vardır. Tarafı her zaman belli olan devletin kolluk güçleri, örgütlü şiddeti, mevcut siyasal egemenliğin her gün yeniden tesisi için devreye sokar. Egemenliğin yine devlet eliyle tesis edilmiş "meşruluğunu" sarsacak her eylemi ister olağan hukuk düzeni içinde kalarak isterse de gerekli gördüğünde olağanüstü hukuka başvurarak kullanır ve muarızların engeller, gerekirse ortadan kaldırır. Devlet, adil yargılama seramonisini devreye soksun sokmasın, kolluk gücünün insan öldürmesi her zaman kasten, politik olarak tasarlanmış bir cinayettir. Görünürdeki keyfiliği anlık inisiyatifin profesyonel uygulayıcılara bırakılmış gibi görünmesinden kaynaklanır, ancak bu da her zaman sınırları hukukla çizilmiş ve siyasal konjonktüre göre belirlenmiş bir inisiyatif kullanımıdır. Zira ölen kişi devlet arşivlerindeki kayıtlardan ve istatistiklerden ve yeri geldiğinde kullanılabilecek bir propaganda malzemesinden başka bir şey değildir. Rastgele her hangi bir mekânda insan öldürebilen ve bunu yapacak profesyonel katillere hukuk yolu ile yetki, eğitim, teçhizat ve maaş veren devletler, örgütlü profesyonel cinayet ve şiddet şebekelerini operasyonel amaçlar için bünyesinde barındırır. Burada duyguya, adalete veya etik ortak değerlere, toplumsal konsensüse yer yoktur. Yalnızca devlet siyasi aklının gereklerine uygun operasyonel bir mantık vardır. Bu mantıkta, insanlar öldürülmez, devlete tehdit oluşturduğu ya da oluşturabileceği düşünülen bir unsur, teknik anlamda imha edilir, etkisiz hale getirilir, tehdit bertaraf edilir ve alanın günvenliği sağlanır. Devlette rastgelelik ya da keyfiyet yoktur, katı bir rasyonellik ve bunun beraberinde gelen bir profesonel duyarsızlaşma iş başındadır. 

Bu nedenle, devletin kolluk güçleri yoluyla, hukuki bir yargılama sürecini devreye sokmaksızın insanları öldürmesinde bir hukuk dışılık arıyorsanız, daha başından devletin mantığını kavrayamamışsınız ya da devletin zaman zaman sınıflar üstü ve ezilenler lehine de davranabilecek bir adil konumda olabileceğini zannediyorsunuz demektir. Ya da yapacağınız muhalefetin devleti böyle bir konuma zorlayacağını sanıyorsunuz demektir. Kolluk güçlerinin insan öldürmesini, operasyonel öngörülebilir bir kayıp ya da potansiyel tehdit unsurlarını ortadan kaldırmak olarak sunan devlet mantığının karşısına geçip buna yargısız infaz derseniz, devletten hâlâ liberal hukuk bağlamı içinde adil davranmasını bekliyor olursunuz ki bu bir anlamda devleti kendi mantığı içinde çelişkiye düşürme çabasıdır vatandaşların gözünde. Oysa ne devlet çelişkiye düşer, ne de devletin gerekliliğine inanmış itaatkar vatandaşlar burada bir sorun görür. Devlet olmanın kaçınılmaz zorunluluklarından birisi olarak görülen şiddet tekelini ve öldürme hakkını, devlet karşıtı devrimcilerden başka herkes makul karşılar ve tanır. Devlet karşıtı devrimciler olarak anarşistler ve komunistler ise her zaman şunu net bir şekilde söyler: Bütün devletler katildir.

Kolluk güçleri insan öldürünce bunu yargısız infaz diye adlandırmak, devletin bu katı siyasal aklını teşhir etme gücünü elden bırakıp, liberal hukuk dili içine çekilerek eleştirmeye ve devlet görevlilerini hukuka uygun davranmaya davet eden, bu yüzden de devlet egemenliğinin mantığını habire göz ardı eden bir siyasal zafiyettir. 

Anarşi kavramı

Bütün toplumsal ve psişik özgürleşmelerin ortak noktası, insanı birey ya da topluluk halinde tabi kılıp yönetilebilir bir varlığa indirgeyen...