6 Nisan 2022 Çarşamba

Hipertoplumsal varlık olarak insan

İnsanın toplumsal bir varlık olduğu savının altının dolması için bu toplumsallaşmanın türsel ve antropolojik tarihinin ve dolayısıyla buna zorunlu olarak bağlı olan toplumsallaşmanın ölçeğinin rasyonel sınırının ne olabileceğinin de toplumsal analize ve politik düşünceye dahil edilmesi gerekiyor. Bu mimarları, şehircileri, sosyal bilimcileri, ekonomistleri ve ekolojistleri ilgilendirdiği gibi, nasıl bir toplumsal ölçekte yaşamak istiyoruz sorusunu sorabilen herkesi -özellikle de özgürlükçüleri- kapsayan bir sorun. Bu konu zorunlu olarak desantralizasyon ve küçülme tartışmasına gelip dayanıyor.

Sosyal böceklerde tıpkı insan nüfusları gibi devasa ölçeklerde bir tür şehirleşme ve hatta mimari var. Ancak sosyal memelilerde, topluluk ölçeği 25-30 gibi sayılarda seyredebiliyor. Göçebe avcı toplayıcılıktan daha karmaşık toplumlara geçildiğinde bile henüz değer üretimi ortaya çıkmadan önce 7-8000 nüfuslu kentler var. Ama daha büyük nüfus yoğunlaşmaları ve bürokratik iktidar sistemleri yok. Ancak değer üretimiyle beraber devasa nüfus yoğunlaşmaları ve metropoliten kentler kanser gibi büyüyor antik çağda ve çoğu zaman kendi hinterlandı olan kırsalı da baskı altına alıyor ve sömürüyor. Bu aşırı büyük ölçeklere geçişteki çarpıklık, uyumsuzluk akılda tutulmadan insanın toplumsal bir varlık olduğu savı anlamsız bir soyutlama olarak kalacaktır. Zira toplum her ne kadar anlamı sürekli değişen bir varlık olsa da rasyonel bir ölçeği olmak zorunda. Şu anki ölçeği dev üretim, sömürü ve denetim sistemlerinin en etkili şekilde çalışmasına uygun bir yoğunlaşma ile belirlenmiş durumda.

Toplumlaşmanın ulaştığı boyutla insan varlığının buna bilişsel olarak uyum sağlayabilme kapasitesi arasında gitgide açılan bir makas var. Bu makas açıldıkça araya devasa bürokratik iktidar ve bilişsel kontrol düzeneklerinin ve insanlar adında karar veren uzman rasyonalitesinin girmesi de kolaylaşıyor, hatta zorunlu hale geliyor. 

Geniş nüfus kalabalıklarının dünya karşısındaki bilgisizliği, cehaleti ve ahlaki zafiyeti, kolaylıkla manipüle edilebilir olması ölçeğin büyümesiyle doğrudan ilgili. Ezilen sınıflar, tekno-bürokratik kontrol makinesi tarafından yönetilen ve kendi aklının otonomisini elde edememiş varlıklar olarak kontrol ediliyor. 

Toplum bugünkü aşırı büyümüş halindeyken, insanı topluma tabi kılacak bir öznellik üretimini dayatacak bir toplumsal makine olarak çalışıyor. İnsanın böyle bir ölçekte toplumsallaşmasının ise sayısız yıkıcı sonucu var:  İnsanların kavrayamayacakları kadar büyük mekanizmaların tutsağı olması; atomize olmaları; toplumun kendisinden kaçılacak bir düşman haline gelmesi; toplumsallaşma ihtiyacının rasyonel ölçek olan topluluklar temelinde karşılanması arayışının kimlik temelli cemaatlerce istismarı; iç dünya ile dış dünya ile arasında radikal bir kopuş; kolektif psişik çöküntü ve insanın varoluşun anlamsızlığını acı verici şekilde duyumsaması ve bunun inanç sistemleriyle manipüle edilmesi; ve duyarsızlaşma.

İnsan toplumsal bir varlıktır. Bu önerme ancak toplum kavramı ile bilişsel olarak kavranamayan bugünkü robotlaştıcı mega-makine anlaşılmadığı takdirde geçerli olacaktır. 



Nihilist sayıklama üstüne

 

19. yüzyıl Rus nihilizminin billurlaştırdığı ahlaki iradeciliğin sonunda tersine dönüp kolektif melankoliye ve hayal kırıklığına teslim olması ile günümüz kültürel nihilizminin star isimleri arasında ortak çizgiler var. Politik-kültürel karamsarlığın farklı veçheleri olarak ilkelcilik, toplum karşıtlığı, anarko-nihilizm ve bazı yönleriyle insan düşmanı bir derin ekoloji ile bağlantılı bir çeşitli türev alt kültürlerin yaygın şekilde ahlaki üstüncülük (suprematism) taslayan sinizm tarzlarıyla öne çıktığını görürüz. Bütün bunlarda toplumsal devrim iradesini gösteremediğini varsaydıkları topluma ilenç yağdıran küçük burjuva zihnin ahlakçı sayıklamalarını dışavurur. 
 
Cioran, Caraco, Debord ya da Baudrillard gibi spekülatif serbest denemeci düşünürler de toplumsal mücadelelerdeki karmaşıklığı gerçekçi şekilde analiz etmek yerine salt ahlaki ve idealist tespitler yığını ortaya koyarak kolektif eylemi değersizleştiren bir altkültürel sinizme bolca malzeme sunarlar. Nasılsa, bu ahir zaman kahinlerinin tarihten, coğrafyadan, sınıflardan, cinsiyet ve diğer tahakküm ilişkilerinden bağımsız soyut bir evrensel özneye dair iddiaları alt kültürcü nihilistler arasında hararetle sahip çıkılacaktır.
 
Bütün bu eğilimlerdeki ortak zayıflık tarihin öznesi olmayı, kolektif insan eylemini ahlaki üstünlüğüyle kendisini ortaya koyan eril narsistik bir irade alanı olarak görmekten ileri geliyor. İradesi olamazsan o halde sayıklayan sinik bilinci olursun.

Anarşi kavramı

Bütün toplumsal ve psişik özgürleşmelerin ortak noktası, insanı birey ya da topluluk halinde tabi kılıp yönetilebilir bir varlığa indirgeyen...