1 Mayıs 2005 Pazar

bolo’bolo Özgürlükçü bir heterotopya


Hümanist ve rasyonalist düşüncenin ifadesi olan ütopyalar, ideal toplum düzeninin ne olacağı arayışına hasredilmiş tasarılar olarak ortaya çıktılar. Eşitliğe, paylaşımcı bir ekonomik düzene dayalı komünal toplum tasarıları da ütopyaların önemli bir bölümünü oluşturur. Geleceğin toplumunun ideal bir ilk örneği olarak tasavvur edilen bu modernist tasarılarda, kültür ve dünya görüşlerinden doğan talep farklarını yok sayan, yaşamı tek bir akılcı perspektife göre önceden belirlemeye yönelik bir boyut bulunur. Foucault’nun, “ütopyaların teselli verdiği” ve “masalımsı, büyülü ve düz mekânlarda” tasavvur edildikleri için bir yerleri olmadığı (u-topos) belirlemesi, beraberinde “türdeş olmayan yer” anlamında ‘heterotopya’ kavramını getiriyor. Gerçek bir yere ait olmayan, geleceğe yerleştirilmiş ideal bir varış noktası olarak ütopyanın tek tip, homojen ve aşkın niteliğine karşın heterotopya, yaşadığımız toplumlar ve kültürlerin içinde var olan ve olabilecek sayısız alternatiflerin, yaşam, mekân ve örgütlenme biçimlerinin birbirlerini dışlamadan eş zamanlı şekilde var olabilen birlikteliğidir.

bolo’bolo* ekolojik, özgürlükçü, komünal toplum tasarıları arasında ayrıksı bir yere sahip. Farkların birbirini yok etmeden bir arada var olabileceği bir çoğulculuk arayışı olan bolo’bolo’nun, bir heterotopya olduğunu söylemek daha uygun geliyor bana. İsmi p.m. olarak geçen yazarı, kimliğini ortaya koymaktan uzak durur. Bu “proje taslağı” ilk kez 1983 yılında İsviçre’de yayınlanmış ve sonra dünyanın birçok diline çevrilmiştir. Geçtiğimiz yaz Platform Sanat Galerisi’nde yer alan, aktivist sanatçı Oliver Ressler’in Alternatif Toplumlar / Alternatif Ekonomiler sergisinde, p.m. ile yapılmış bir video röportaj vardı. p.m. “Bu tuhaf gizli dili yaratma fikri, Avrupa solunun terminolojisi artık geçerli olmadığını için doğdu. .. bütün standart sol ifadeler kirlendi ve kullanılamaz hale geldi. Fakat, yine de bu kelimelerin temsil ettikleri oldukça iyi şeyler.” diyordu. Bu geleneksel kelimelerin yerine, devlet ve kapitalizm karşıtı sol düşünce, ekoloji, feminizm ve postmodernizm gibi kaynaklardan; beşeri bilimlerin sağladığı maddi bilgilerden birçok düşünceyi sentezliyor ve bunlardan elde ettiği kullanışlı düşünceleri, yalın bir ifadeye kavuşturacak hayali kelimeler icat ediyor. Kitap bu basit ve yeni sözcüklerin anlamlarının açıklandığı bir sözlük kurgusuna göre ilerliyor; sanki dünyayı değiştirmeye kelimelerimizden başlamamız gerektiğini söylercesine…

bolo, büyük oranda kendine yeten komünist bir ekonomi, bireylerin özgürce var olabileceği, yönetime doğrudan katılabileceği bir özyönetim ve her biri kendine has kültürel özelliklerin serpilebileceği birer yaşam alanı. Ekonomiyi bütünüyle ekolojik hale gelerek, doğa ve kent yaşamı bölünmesini ortadan kaldıran bolo’lar, çalışmayı da ev ekonomisi içine dahil ederek -zira bolo bir yönüyle büyük bir evdir- iş ve özel hayat bölünmesini de aşmayı öneriyor. Kolektif bir ev olarak bolo, mekânın bütünüyle ihtiyaçlara göre esnek şekilde yeniden düzenlendiği bir ortakyaşama alanı. bolo’ların her biri, meşruiyetini önceden belirlenmiş evrensel demokrasi ilkelerinden değil, kendi kültüründen ve katılımcılarının üzerinde uzlaştığı örgütlenme seçiminden alıyor. Dolayısıyla kendi içinde otoriter mi, özgürlükçü mü, dinsel mi, ya da bir başka şey mi olacağına kendi karar veriyor. Bu yüzden her türlü birbiriyle uyuşmaz dünya görüşü ve kültür, farklı bolo’larda somutlaşabiliyor. İdeal komünist ya da demokratik toplumun nasıl olması gerektiği düşüncesinin doğurabileceği çıkmazların tuzağına düşmeyen p.m. hem bolo içinde bireylerin hem de bolo’ların arasında çatışmalar yaşanabileceği gerçeğini kabul ediyor. Bu tür çatışmalara hakemlik edecek bir üst merciinin olmadığı bu dünyada çatışmalar taraflar arasında kalıyor. Yazarın tüm çabası birbirinden faklı yaşam tarzı ve örgütlenme anlayışlarını, tek bir toplumsal örgütlenme mantığına göre yeniden üst-kodlayacak bir ekonomik ve siyasi yapılanmadan uzak durmak. Bu mantığın gereği olarak da herhangi bir yaşam biriminin başkaları üzerinde tahakküm kurmasını mümkün kılacak maddi araçların ortadan kaldırılması icap ediyor. Çünkü insanın özünde iyi olduğu fikrinin temelsizliği ön kabulünden hareket ediliyor. Başta gelen tahakküm araçları olarak devlet ve hukuk aygıtının, kapitalist üretim ve para ekonomisinin, ulusal sınırlar ve askeri örgütlenmelerin bulunmadığı, çok seçenekli bir toplumsal düzen olarak bolo’bolo kitapta özellikle gündelik hayatın çeşitli ayrıntılarıyla anlatılmış. Mekân düzenlemeleri, şehirler, yemek, tarım, enerji, su, sağlık, eğitim, iletişim, bilim gibi konular toplumsal örgütlenmenin ve ekonominin çeşitli boyutlarıyla hem bugünkü toplumlarımızın eleştirisi olarak hem de alternatifler olarak ele alınıyor. Bu kitabı en sıcak kılan yanlarından biri de insanın gündelik hayatında şimdiden anlamlı kılabileceği somut fikirler içermesi. Belki de şöyle demeli: yaşamak istediğimiz toplumu, şimdi ve burada var olan mekânları bozup yeniden kurarak, sistemin çatlakları arasında filizlendirmeli, uzak geleceğin düş dünyasında değil.

*p.m. bolo,bolo, çev. kolektif, Kaos yayınları, İstanbul: 2002.


Anarşi kavramı

Bütün toplumsal ve psişik özgürleşmelerin ortak noktası, insanı birey ya da topluluk halinde tabi kılıp yönetilebilir bir varlığa indirgeyen...