15 Mart 2002 Cuma

Şenlikli Bir Anarşizm: Hakim Bey

Hakim Bey, GEÇİCİ OTONOM BÖLGELER, Çeviren: Rahmi G. Öğdül, Stüdyo İmge Yayınları, 2002,


Ne tuhaf zamanlama! Dünya çapında bir ‘islami terörist’ cadı avı başladı. Kapitalist karar merkezleri küresel denetim mekanizmalarını genişletmek üzere, kendi elleriyle yarattıkları hayali düşman, islami terörizm ile büyük bir hesaplaşmaya girişir ve denetim ağlarını sıkılaştırmayı hedeflerken, bu arada küresel sol hareketleri de terörizm tanımı içine doğru itmeye çalışıyor. Böylece dünya çapında kültürel, etnik farklılıkların dışlanmasına karşı çok kültürlülüğü öne çıkaran politikaları da silmeye zorlayan yeni bir ırkçılık, batı merkezcilik ve oryantalizm akımı yaratılmaya çalışıyor. Bu esnada Amerikalı anarko-sufi Peter Lamborn Wilson, nam-ı diğer Hakim Bey’in T.A.Z. (Temporary Autonomous Zone: Ontological Anarchism, Poetic Terrosim) adlı kitabı “T.A.Z. / Geçici Otonom Bölgeler” adıyla yayınlandı. Hakim Bey bu kitabında Avrupa menşeli bir siyasal akım olan anarşizm ile müslüman doğunun sufi bilgeliğini aynı potaya akıtıyor.
İlk bakışta bağdaşmaz gibi görünen bu anlayışların bir arada anılması tuhaf görünebilir. Öyleyse bu tuhaflıklara diğerlerini de ekleyelim: Nietzsche, Deleuze, Guattari, Foucault, Lytoard, Baudrillard gibi modern aydınlanmacı rasyonalizmin radikal eleştiricileri; Ömer Hayyam ve Mevlana Celaleddin-i Rumi gibi sufiler; 17. yüzyıl deniz korsanları; internet, hackerlar, siberpunk bilim kurgu edebiyatı, Amerika’ya yerleşen ilk topluluklar, kızılderililer ve onların pagan inançları; Anarşist kuramcı Gustav Landauer ve Münih Sovyeti; fütürist İtalyan şairi  D’Annunzio ve özerk Fiume Cumhuriyeti ve benzeri... Her bir örnekte içinde yaşanılan zamanın ve mekanın sınırlarını aşan bir özgürleşme ve özerk toplumsal biçimler kurma deneyimlerinin izlerini arıyor Hakim Bey. Şenlikli, oyuncul, tinsel, erotik bir özgürleşme politikasını öne çıkartıyor.
Hakim Bey 70li yıllarda çok uzun süre Türkiye, İran, Afganistan gibi ülkelerde İslami heterodoksi ve tasavvufçu tarikatlar üzerinde araştırmalar yapmış. Solcularımız neden bizde bir demokratik halk geleneği yok diye düşünedursunlar, tarih boyunca halk islamının çeşitli biçimlerinin merkezi otoriteyle sık sık çatışma içine girdiği görülür. Hakim Bey de Türkçe baskıya önsözde şöyle soruyor: “Türkiye’de (eski emperyal nostaljiden arınmış olarak) sufiliğin ve zındıklığın (heresy) hoşgörü ve insani değerlere dayalı (hem İslamcılığa hem de laik ulusçuluğa karşıt olarak) yerel bir üçüncü yolun un oluşumuna katkıda bulunabileceği konusunda benimle uyuşup uyuşamadığınızı merak ediyorum?” Bu soru, özgürlükçü bir solun, yalnızca aydınlanma sonrası modernist değerlerle kurulabileceğine ilişkin Avrupa merkezci yaklaşımın altını oyar. Biz de sormak istiyoruz: Sayısız tasavvuf ve İslami heterodoksi araştırmasının varlığına rağmen Türkiyede devrimci ve solcu mücadelelerin bir soykütüğü çıkarılacak olsa, bunların Kalenderilere, Haydarilere, Melamilere, Haşhaşilere, Babai isyanına, Şeyh Bedreddin’e, Bektaşilere ve benzeri bir çok hat üzerinden geçmişin radikallerine, muhaliflerine kadar bağlandığını düşünen kaç tane solcu var? Batı merkezci yaklaşımların, kalkınmacı, sanayileşmeci, devletçi  sosyalist  programların karşısında radikal bir özgürlükçü alternatif  politika oluştururken tasavvuf düşüncesinin bugüne yönelik getirebileceği olanaklar üzerinde düşünülüyor mu? Sanırız bu hususta bize cevap verebilecek nadir kişilerden birisi, İslami heterodoksiyi soldan okuyan tarihçi Reha Çamuroğlu olsa gerek...
Hakim Bey, T.A.Z.’da, tarihte ve mekanda hiçbir doğrusal hat izlemeden, hiçbir yerleşik plana dayanmadan sürekli olarak özgürlükçü deneyimlerin izini sürmüş. Çeşitli zaman ve zeminlerde ister uzun ister kısa ömürlü olsun, dayanışma etiğine, yatay ilişkilere, özerkliğe, hiyerarşi ve iktidar ilişkilerinin reddine ve doğa durumunu yeniden elde etmeye dayalı toplumsal biçimlenmelerden seçtiği örneklerle T.A.Z. ın ne olduğunu gösteriyor. T.A.Z.’a “sabit, değişmez, tüm zamanlarda geçerli evrensel bir özgürlükçü toplumsal biçimlenme” gibi bir anlam yüklemeden, yaşanmış ve yaşanmakta olan isyancı pratiklerden yola  çıkarak bize ne olduğunu gösteriyor. Sadece çok genel dışsal özelliklerinin ne olduğunu söylüyor: “T.A.Z. devletle doğrudan çatışmayan bir isyana, (yurtsal, zamansal, imgelemsel) bir bölgeyi özgürleştiren bir gerilla operasyonuna benzemektedir, devlet tarafından ezilmeden önce, kendisini başka bir yerde ve zamanda yeniden oluşturmak üzere dağıtır.”, “...onun en büyük gücü görünmezliğinde yatmaktadır – devlet onun farkına varamaz, çünkü tarih onu tanımlamamıştır. T.A.Z.’ın adı konulur konulmaz (temsil edilince, dolayımlanınca) gözden kaybolmalıdır; gösteri açısından tanımlanamaz olduğu için bir kez daha görünmez olarak başka bir yerde yeniden ortaya çıkmak üzere, içi boş kabuğunu arkasında bırakarak kaybolacaktır.”
Hakim Bey’in politik bir alternatif olarak geçici otonom bölgeler yaklaşımı, anarşist iktidar eleştirisini, postyapısalcı temsil eleştirisini, özellikle de Deleuze ve Guattari’nin göçebe düşüncesi, ya da rizomatik düşünceyi, 68 hareketinin karşı kültür deneyimlerini, Sitüasyonist Hareketin gündelik hayatta devrim yaklaşımını birleştiren bir mikro politika önerisidir. Süreklilik arzeden bir politik örgütlenme, program ve stratejiye dayalı geleneksel sosyalist ve anarşist yaklaşımların yerine, rizomatik tarzda örgütlenen, merkezsiz, çokkatlı, devingen, ağsal yapıda, süreksiz, şenlikli, birbirinden farklı bağlamlarda hareket eden karşı mücadelelerden oluşan bir anarşist özgürlükçü yaklaşımın, karşılıklı yardımlaşma ve dayanışmasına dayalı şenlikli komünal birlikteliklerini öne çıkaran bir anarşizmin onaylanmasıdır. Yüzyüze ve temsiliyetsiz bir etik-politik yaklaşım içerir.  Kitap 1984  yılında doğmuş ve 1991 yılında yayınlanmış olmasına rağmen 1992’ deki Los Angeles isyanları, Zapatista hareketi, 18 haziran 1998’deki  J 18 hareketi, 1999 Seattle’den bugüne kadarki küresel sol hareketler ve son olarak da Arjantin’de yaşanan isyan deneyimleri, geçici otonom bölgelerin bir şenlikli özgürleşme pratiği olarak yaygınlaşmasına örnekler oluşturuyorlar.


Anarşi kavramı

Bütün toplumsal ve psişik özgürleşmelerin ortak noktası, insanı birey ya da topluluk halinde tabi kılıp yönetilebilir bir varlığa indirgeyen...