10 Haziran 2015 Çarşamba

HDP'ye güvenmek, birbirimize güvenmek


Birbirine güvenmek, henüz başından sonucunu kesin bir şekilde bilmediğin, hiçbir zaman da bilemeyeceğin bir vaadin, bir söz ortaklığının içine girmekle başlar. Bir güven ilişkisi, eşitler arasında mümkün olur. Eşit olmayanlar ya da aralarında herhangi bir gönül bağı bulunmayanlar ise sadece güvensizliği, salt riski esas aldıkları için aralarındaki hukuku "sözleşme" ile kayda bağlar ve resmileştirirler, yani devletin huzuruna sunarlar. Daha sonradan cayan olursa onun üzerine yaptırım şartı koyarak, gerekirse devlet şiddetine başvurulabileceğini önceden haber verirler. Bu yüzden karşılıklı borçlandırmaya / yükümlülüğe dayanan sözleşme ilişkisi riske yer bırakmaz.

Güven bağı ise bozulduğunda muhatabı üzerinde bir yaptırım şartı koymaz. Çünkü her zaman sonuçların baştan söylendiği gibi gitmeyebileceğini, dahası yol boyunca birlikte dönüşümler geçirilebileceğini ön görerek girilen bir ilişkidir. Güvene dayalı her ilişkide ilişkiye giren taraflar, ilişkinin devamında baştakinden farklı kişiler haline gelirler, oluşum halindedir çünkü her ilişki. Güven sarsılırsa, aradaki bağ zedelenir, yani ilişkiyi mümkün kılan bağlanma arzusu zayıflar. Ya yeniden oluşturulması gerekir ya da bağ bütünüyle kopar, kalpler kırılır. Bir kez güvenle birbirine bağlanan eşitler, birbirlerinin değişimlerini de öngörebilmişlerdir. Çoğunlukla bağlanma arzusu da yol boyunca süreklilik kazanır. Güven tam da birbirinin dönüşümüne kalbini açık tutmak haline gelir.

Eninde sonunda bir güven ilişkisinde, diğerinin güçsüz düşeceğine yönelik bir endişe ile yola çıkılmaz. Diğerinin güçsüz düşme ihtimali karşısında, kendinin güçlü kalarak, güçlü kalmak için direnerek onu da yeniden güçlendireceğine güven duyarak, yani asıl kendi kudretine güven duyarak yola çıkılır.

****

HDP'ye oy veren "bizler" isek, bizden olmayana, baştan güvensizlik duyarak oy vermedik. Ona verdiğimiz oy, bir sözleşmenin ya da gelecekteki bir yaptırımın imasını içermemeli. Belki bazıları sadece bu şekilde davranıp stratejik rasyonel bir hamle etmiş gibi görünebilir. Bu tutumun çok da yaygın olduğunu sanmıyorum.

Yaygın olanın, HDP'nin tüm seçim sürecinde, yüz yüze, eşitler arasında, güvene, karşılıklı emeğe dayalı bir bağı / birçok bağı inşa edebilme imkânını herkese hissettirebilmesi olduğunu düşünüyorum. Tam da bu yüzden, yani bu bağın kurulabilme ve kalıcı olabilme ihtimali yüzünden, HDP'nin başka bir siyaset kültürü başlattığını, bu yüzden en kuşkucu ama ilkelerini doğru bulanlarda bile, rasyonel tercihin ötesine geçen bir sempati yarattığını, kendini gösterebildiği her yerde birlikte güçlenmenin neşesini hissettirdiğini düşünüyorum.

HDP sadece bir partinin adı. Ancak orada siyaset alanını genişletmek isteyen bütün "Bizler", gönül bağlarımızla birbirimize bağlandık, bağlanmak istedik. Güvenimizi sarsacağına dair kuşku duyduğumuz bir ötekiyle değil, en yakın dostlarımızla birlikte yola koyulduk. Kimliklere bölünmekten ya da ikilikler arasında kutuplaşmaktan ziyade çoğalmanın imkanını gördük, bunun imgesini inşa ettik. HDP'de yeni bir yaşamın ipuçlarını gördük. Yanılabiliriz, ama kendimize güvenmekle başladı süreç. Bu yüzden birbirimize de güvenebiliyoruz.

Bizler (tek bir "Biz" değil, çoğul "Bizler") diye söylemenin manası da budur. Birbirini seveceğine, tanımasa bile sevgiyle bağlanabileceğine, sevginin devrimci bir kurucu güç olarak yeniden tanımlanabileceğine dair bir tahayyül ile çıktık yola.

Yola çıkan Bizler isek, yolda hata yapmayı da Bizler göze aldık demektir. Bu hatalarla sınanarak, bizler arasındaki bağı hep kuvvetlendirerek barışı, dostluğu ve demokratik bir kültürü inşa edebileceğimizi bilerek yola çıktık demektir. Bizler oyumuzu emanet ettiysek, emin ellerde olduğunu bildiğimiz için. Oyun da ötesinde, bizler birbirimizi birbirimize emanet ettik. Sevincimiz de bundan.

Anarşi kavramı

Bütün toplumsal ve psişik özgürleşmelerin ortak noktası, insanı birey ya da topluluk halinde tabi kılıp yönetilebilir bir varlığa indirgeyen...