Tahakküm ve iktidar kavramını
birbirine karıştırıyor olmayalım?
Baskı, hakimiyet, egemenlik, ile
güç, kudret, iktidar, aynı şey olmasa gerek...
Tahakkümü tasfiye ederek gücü
yeniden ele geçirmekle iktidar olmak aynı şey değil herhalde. Gücün/iktidarın
bir odakta merkezileşmesi/yoğunlaşması yerine, güç dağılımındaki
asimetriyi bozmak suretiyle bireylerin kendi güçlerini kendi ellerine
aldıkları; kaçınılmaz bir şekilde tahakküme yol açacak güç/iktidar
yoğunlaşmalarının önüne geçildiği; toplumsal ilişkilerde temsiliyetin
kaldırıldığı ve hem bireyler arası ilişkileri hem de toplumsal genelliği sarması
beklenen durum değil midir Anarşi?
Devlet iktidarı olarak gücün ortadan
kaldırılması halinde, güç/iktidar yoğunlaşması olanağı yine de ortadan kalkmış
olmaz. Devlet iktidarı, iktidarın icra ediş tarzlarından birisidir ve şiddet,
baskı ile sömürü de bunun sonuçlarındandır.
İktidar bir ilişkidir. Somut bir şey
olarak iktidardan bahsedilemez. Bunu söylemek elbette iktidarın somut
tezahürünün olmadığı anlamına gelmez. Ne var ki İktidar kafamıza inen cop
değildir. Copun indiği kafa ile copu indiren kolun sahibinin kafası arasında
olduğu kadar copun inmesine emir veren, copun inmesini meşru gören, cop
sisteminin yönetmeliğini, kanununu yazan, onaylayan, yürürlüğe koyan, tebliğ
eden, cop kullanacakları yetiştiren, copu imal eden, tüm katılımcı kafaların
arasında ve üzerinde gerçekleşen, ve bizzat hepsinin sorumlu olduğu ilişkiler
ile bu ilişkilerin yaşama ruhunu veren etiği ve rasyonalitesidir. İktidar
ilişkilerinin kurucusu olarak bu rasyonalite gücün, cop formunda ineceği kafaya
doğru hareket etmesine yol açar. Kafadaki şişlik, çekilen acı bütün bunlar
iktidar ilişkilerinin sonucudur, sadece Devlet olarak iktidar ilişkilerinin
değil hayatın tümünü kuşatan iktidar ilişkilerinin... Demek ki tek tek
kurumlardan değil gündelik hayatın içinde sürekli tezahür eden durumlardan,
insanlar arası ilişkilerin bir niteliğinden, denilebilir ki şimdiye kadar ki
toplumsallığın temel bir karakteristiğinden bahsediyoruz. Yani söz konusu olan
iktidar değil, insan ilişkilerinin ve toplumsal ilişkilerin iktidar ilişkileri
olarak gerçekleşmesidir.
İktidar ne aşağıdan ne yukarıdan
gelir. Yukarıdaki yoğunlaşmalar olarak addedilen devlet ya da devlet benzeri
makro kurumlaşmalar iktidar ilişkilerinin bir bölümünü oluşturur.
Ne iktidar ne de tahakküm
ilişkileri, öyle basitçe yeri tespit edilebilen, bir çırpıda anlaşılabilen,
aşılabilen, uygun lisanı bulunur bulmaz “doğru” siyasal tavrın koşullarının
temin edilmesine olanak veren şeyler değildirler. İktidar ilişkileri karmaşık
yollarla gerçekleşir ve direnen özneleri de içine alır. Hali hazırda kimse
iktidar ilişkilerinden azade değildir.
Mesele iktidar ilişkilerinin, tüm
insan ilişkilerinin belirleyici dili olmasına son vermektir ki bu, dilimize de
çeki düzen vermeyi gerektirir.
Kanımca güç, iktidar, kudret, kuvvet,
zor, tahakküm, baskı, otorite, hiyerarşi gibi kavramların birbirlerinin yerine
kolayca geçebilen kavramlar olmaması gerektiği üzerinde ısrarla durup bu
kavramları dikkatle gözden geçirmek gerek.
Efendisiz ve sömürüsüz bir dünya
için, iktidar ve tahakküm ilişkilerinin tabiatını, işleyiş mekanizmalarını,
dilde ve ideolojideki kuruluşlarını ve gündelik hayatı nasıl örgütlediklerini
anlamaya yönelmek gerek. O mekanizmalar, Ulus-Devletlerden, IMF ya da NATO’dan
çok daha fazlasını içermiyor mu?