2 Ağustos 2019 Cuma

Komünist Marx


Marx Batılı felsefe geleneği içerisinde kelimenin her anlamıyla bir filozoftu. Bir daha altını çizelim: Filozof. Herşeyden önce felsefenin bütün niteliklerini temin eden, engin bir kültüre sahip, solun içine düştüğü slogancılık ve ahlaki nitelikteki bir kapitalizm eleştirisine asla prim vermemiş bir filozof. Unutulmaması gereken bir nokta da şu: Marx akademik anlamda bir eğitime sahip, doktora yapmış bir filozof olmasına rağmen komünist olması nedeniyle akademi dünyasında kendisine yer bulamamış bağımsız bir entelektüeldi. Orta sınıf bir aileden geliyordu ancak tam anlamıyla déclassé bir entelektüeldi. Yani sınıfsal konumunu da kaybetmiş ya da terk etmişti. Asla akademisyen olmadı. Buradan üniversite hocalığını olumsuzladığım anlamı çıkmasın. Ancak akademide, özellikle akademik solun yaptığı gibi içi boşaltılmış, tutkusundan, devrimci komünist içeriğinden yalıtılmış, sosyal bilim teorilerinden birine indirgenmiş, kaynakçalarda yer alan "Marksizm" ile 19. yüzyılın komünist filozofunun ortaya koyduğu düşünsel pratik arasında hiçbir yakınlık yoktur. Üstelik sistem kurucu bir filozof da olmadı. Hatta sosyal bilimci de. Onun bütün yazılarının tek bir ilgisi vardı: Antagonist mücadeleleri komünist bir çizgiye teşvik etmek. Marx'ı, Marksizmden, akademiden ve solculuktan kurtarıp tekrar komünist filozof haline getirmezsek, ondan geriye yalnızca derslerde kitaplarından bazı pasajlarını okutup, "paper" yazdıran, kitaplarına referans vererek marksizm yapan akademik solculuk ya da kapitalist düzenin payandası haline gelmiş bir popüler solculuk kalacak. Bu yüzden Marx'ı kendi içsel mantığına uygun şekilde, politik olarak okumak gerek.

Anarşi kavramı

Bütün toplumsal ve psişik özgürleşmelerin ortak noktası, insanı birey ya da topluluk halinde tabi kılıp yönetilebilir bir varlığa indirgeyen...